Anlamak Dinlemek Duymak Ortak Olmak Doğru Teselliyi (Belki Geri bildirimi) Sunmak ve daha nice müteakip kelimeler kavramlar hayatlar

Behiye Malkoc
3 min readMay 10, 2023

Rahatlamak, paylaşmak, hafiflemek ya da sadece anlatmak için anlatır insan bazen. Sığınmak için şuncağız kedileyin, dinleyenin gölgesine. Korunmak kelimelerin sayesinde. Yargılanmak, akıl almak, “ben demiştim”lere, “belki o da şundan böyle yapmıştır”lara maruz kalmak, doğruları duymak için -ki bilir zaten o doğruları pekâlâ,” değil. Sadece anlatmak, sadece dinlenmek ve sonrasında da kalpten “ohhh” diyebilmek için. “Ben şimdi bunu, buna niye anlattım ki!” hissi için değil…
14 Eki 2020 22:30

9 Mayıs başlayan 10 Mayıs Hitama Eren Yazı (Şimdi burada mayıslardan sonra birer -ta eki ister istemeye de benim canım hiç istemiyor çebicim.)

Yazmışım mezkûr tarihte Instagram postu/gönderisi bâbında. Fotoğraf da yine aynı, yukarıda gördüğünüz. Bu bekap alma işi iyi ki varmış da ayrılırken iyi ki almışım. Sevdiğim, içimin ta en derinlerinden gelen, yaşadıklarımdan öğrendiklerimi süzdüğüm kelimeler, gözümün gördüğünce çektiğim fotoğraflar ve paylaştığım gün nasıl bir araya geldikleri bilgisi kaybolmadı. Ben bir yerlere yazıp sonra Instagram’da paylaşmıyorum çünkü. Aklıma geliyor, içime doğuyor, çekiyorum yazıyorum, paylaşıyorum-du. Bu yazdığım tarihte de biri beni bu hâle gark ettiyse demek. Neyse.

Bu dinlemek, duymak, sohbet, dedikoduya girmeden dertleşme halleri kafa yorduğum hadiseler. Hele ben şimdi buna niye anlattım ki, hissi… En yakın-lar-ımdan bana akan bir duygu olduğundan ayrı bir öğreti nezdimde. Gerçi pek çok yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz bir şey var da öyle değil mi. Bazen. İlk bunu hissettiğim yıl 2007–2008’ler. Adını da yaşananları da anmama gerek olmayan yolu açık olsun dostum sayesinde. Ne anlatsam bir karşı duruşu, kendimi rezil hissettirecek bir cevabı vardı. Her telefonu bende bir sıkıntı var sanırım zannıyla kapadığım zamanlar. Onunla olduğumuz kadar yakın olmadıklarımla karşılıklı yakalanan lezzetin orada yakalanamayışı falan. Meğer sorun bende değilmiş. Miadı dolmuş ilişkinin. Bitti mi hayır, görmem gerekeni görmediğimden geldi aynı yerden bir iki sınav. Yine en yakınlarım. Gideninkiyle aynı hisse gark eden cümlelerinin sebebini biliyorum; beni rahatlatmak, kendimi gereksiz üzmeme engel olmak bütün çabaları. Beni çok sevdiklerinden. Eften büften üzülmelerimin şahidi olmak istemediklerinden. Ama. Onlarda da bunu fark etmem aynı yıllara tekabül eder. Birine kızarım, anlatırım hoop “Ama o da şunun için yapmıştır bunun için demiştir…” “Bir de şöyle düşün…” “Belki o öyle demese…” “Boş ver, takma, takılma…” (en kızdıranlar bunlar, boş vermediğim ya da takıldığım için değil a canım anla bi’ alla’sen) şeklinde başlayan teselli/dertleşme görünümlü karşı tarafın avukatlığına soyunulmuş cümlelerle mukabele ederler. Böyle böyle ne yaptım; başladım kendimle konuşmaların sayısını, ebadını artırmaya. Hayır zaten sevdiğim bir şey. Behiye Hünkâr el ele. Şimdi ben buna bunu anlatsam diyecek ki “Şöyle düşün, belki bundan demiştir, onu da anla…” Aman diyorum, deme duyma tiktir et. Tabii bir de serde kendini didiklemek var: Bu benim başıma niye geldi, Allahım görmem gereken ne bla bla bla… Sonra dedim ülen ne alakası var benimle, onlar doğru geribildirim vermeyi bilmiyor. Bu kadar da bana bana deme canım Behiyem. O Rabbena hep bana bu anlamda değil hem onlar anlatınca ben öyle mi yapıyorum. Hem bunlar benim en canımlar. O zaman dedim çık dışarı Hünkâr ve bir gün patladım valla, hatta birkaç gün patladım ikisine de. Ayrı yer ve zamanlarda. Yav dedim Allah aşkına birine kızdığımda, biri ile bir şeyle ilgili duygumu, kırgınlığımı anlattığımda karşı tarafın, karşı düşüncenin mesnedi ile gelme bana. Bırak karşı tarafın avukatı olmayı, sen benim eşimsin, dostumsun yav. Şu an o levılda değilim. Ben zaten birkaç gün sonra o algıya, o teskin düzeyine geleceğim. Ama şimdi bir hemhal ol benim ya. Oh anlattım, paylaştım, rahatladım yerine ben şimdi bunu buna niye anlattım hissi ile beni ıssız bırakma. Hele de bu bırakılış senden gelmesin. Bunu Oya/Bora da yapıyor(kime hitap ediyorsam diğerinin adı ile) ve bu beni hem daha çok kızdırıyor hem de derman olmuyor. O zaman dertleşme ne hasbihal ne abicim. Ben de biliyorum ya da bileceğim sakinleyince bir de şöyle bakıp /duyguya/duruma/olaya ilgili kabul cümlelerine ulaşacağımı. Aklım da, içgörüm de, vicdanım da elverişli buna valla bak. Kendimden çok ele adil benim canım benim. Ki bunu da dengelemeyi öğrendim son zamanda, kendime de kendim dışındakilere de eşit düzeyde adil olmayı.
Ama önce bi’ beni anla gözünü seveyim.
Oldu.
İyi günler.

--

--